bu sabah unuttuğum bir mektubumun bana ulaşması ile uyandım. farklı bir hissin derinliğini yaşıyorum şu an.
“ selam melodi, nasılsın?
umarım iyisindir ben bu aralar oldukça dalgalıyım, kayığım su alıyor bense boşaltıyorum arada...
bir korona karantinası günlerinden yazıyorum bu maili sana, aynı zamanda öğrenme psikolojisi final ödevini de yapmaya çalışırken. bu maili okuduğunda sen; dünya, hayat ve sağlığımız nasıl olur bilmem ama umarım neşe ile en kötü zamanlarımızın burada kaldığı bir anı olarak okursun bu maili.
seni seviyorum, sen de kendini sev, sarıl sana, şiirler oku, şarkılar mırıldan. ukuleleyi boşlama, bence o seni yansıtıyor.
neyse neyse konuşacak bir şey bulamadım daha ama bir haziran gecesinden selamlar sana, hoşça kal seneye görüşmek üzere...”
not: aradan bir sene geçmiş kayığım hala su almaya devam ediyor. şiirler, şarkılar ve gök antidepresan olma özelliğini yitirdi nezdinde. özür dilerim.
(bkz: hatırlat da haziran sonlarında çocukluğumu yakalım)